NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
مُحَمَّدِ
بْنِ ثَابِتٍ
الْمَرْوَزِيُّ
حَدَّثَنِي
عَلِيُّ بْنُ
حُسَيْنٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ يَزِيدَ
النَّحْوِيِّ
عَنْ
عِكْرِمَةَ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ قَالَ
وَالْمُطَلَّقَاتُ
يَتَرَبَّصْنَ
بِأَنْفُسِهِنَّ
ثَلَاثَةَ
قُرُوءٍ
وَقَالَ وَاللَّائِي
يَئِسْنَ
مِنْ
الْمَحِيضِ
مِنْ
نِسَائِكُمْ
إِنْ ارْتَبْتُمْ
فَعِدَّتُهُنَّ
ثَلَاثَةُ أَشْهُرٍ
فَنُسِخَ
مِنْ ذَلِكَ
وَقَالَ ثُمَّ
طَلَّقْتُمُوهُنَّ
مِنْ قَبْلِ
أَنْ تَمَسُّوهُنَّ
فَمَا لَكُمْ
عَلَيْهِنَّ
مِنْ عِدَّةٍ
تَعْتَدُّونَهَا
İbn Abbas (r.a.)'dan; demiştir
ki:
"Boşanmış kadınlar
kendi kendilerine üç kur (üç adet veya üç temizlik süresi)
beklerler."[Bakara 228] ve "Yaşlılıklarından dolayı âdetten kesilen
kadınlarınızın bekleme sürelerinden şüphe ederseniz, (bilin ki) onların bekleme
süresi üç aydır."[Talak 4] Bunların hükmünden şu buyrukta belirtilenler
neshedildi;
"Eğer onları nikahlayıp da, henüz onlara
dokunmadan boşarsanız, onların üzerinde sayacağınız bir iddet hakkınız
yoktur."[Ahzab 49.]
İzah:
Nesâî, talak
"el-Mutallakât"
kelimesinin başında bulunan "el" harf-i tarifi, ulemânın bazılarına
göre, cins ifâde ettiğinden bu âyet-i kerîmenin hükmüne sadece normal olarak
hayız görmüş olup da kocası ile cinsî münâsebette bulunan fakat hâmile olmadan
boşanan kadınlar girmektedir. Bu görüşte olan ulemaya göre, âyet-i kerîmede
nesh veya tahsîs yoktur. Nitekim âyet-i kerîme de geçen "...kendilerini
gözetlerler..." sözü de bu görüşü teyîd etmektedir.
Hazreti İbn Abbas'a
göre ise, "el-Mutallakât" kelimesinin başında bulunan "el" harf-i
tarifi, istiğrak ifâde eder. Bir başka ifadeyle yukarıda sözü geçen kadınlarla
birlikte, kocasından boşanmış olan diğer kadınlar da bu kelimenin şümulü
içerisine girer. Binaenaleyh “el-Mutallekât" kelimesinin kapsamına normal
olarak hayız görmüş olup da kocasıyla birleştikten sonra veya birleşmeden önce
boşanan kadınlar girdiği gibi hayız çağına girmeden Önce veya hayızdan
kesildikten sonra boşanan kadınlar da girerler. Bu görüşe göre yukarıda mealini
sunduğumuz Bakara sûresi-, nin 228. âyet-i kerimesi, "âdetten kesilen
kadınlarınızın bekleme sürelerinden şüphe ederseniz bilin ki onların bekleme
süresi üç aydır. Henüz adet görmeyenler de böyledir. Gebe olanların bekleme
süresi yüklerini bırakmalarına kadardır."[Talak 4.] âyet-i kerimesiyle
tahsîs edilerek henüz hayız çağına gelmeden kocasından boşanan kadınlarla,
hayızdan kesilmiş olan kadınlar bu âyetin hükmü dışında bırakılmış, bunların
boşandıktan sonra üç ay iddet beklemeleri gerektiği bildirilmiştir. Bu âyetin
devamında da; "İçinizden vefat edenlerin geride bıraktıkları kadınlar dört
ay on gün iddet beklerler."[Talak 4.] buyurularak, hâmile iken kocasından
boşanan kadınların dört ay on gün iddet beklemeleri gerektiği belirtilmiştir.
Ayrıca, "Ey inananlar, inanan kadınları nikahlayıp da henüz onlara
dokunmadan bosarsanız, onların üzerinde sayacağınız bir iddet hakkınız
yoktur."[Ahzab 49.] âyet-i kerimesiyle de kocasıyla cinsî münâsebette
bulunmaksızın boşanan kadınların iddet beklemeleri gerekmediği hükmünü
getirmiştir.
Cumhuru ulemâya göre,
"el-Mutallakât" kelimesinin başındaki "el", istiğrak ifâde
eder. Daha sonra bu mevzuda nazil olan mealini sunduğumuz âyet-i kerimeler,
"el-Mutallakât: boş anmış kadınlar" kelimesinin hükmünü tahsis
etmiştir. İbn Abbas (r.a.)'a göre ise, Talâk Sûresinin dördüncü âyeti daha
hayız çağına gelmeden, kocasından boşanan kadınlarla ha-yızdan kesildikten
sonra ya da hâmile kaldıktan sonra boşanan kadınları "el-Mutallakât"
kelimesinin şûmûlü dışında bırakmış, Ahzâb sûresinin 49. âyeti de bu hükmü
neshedip kocasıyla cinsî münâsebette bulunmadan boşanan kadınlar hâriç,
kocasından boşanan bütün kadınları yine "mütallakât" kelimesinin
kapsamı içine sokmuştur.